Seneler önce bir kez daha gittiğim
Dubai ile kıyasladığımda bu kez şehir bana daha
eğlenceli ve düzenli göründü. Yedi
yıl önce tüm şehri şantiye alanı olarak adlandırmak mümkündü. Dubai Marinası, Dubai Mall, Palmiye Adası, Burj Khalife inşaa
halindeydi. Hepsi bitmiş. Yeni yapılan projeler yine var ama artık şehir daha
bir oturmuş. Eskisi kadar çok inşaat vinci girmiyor fotoğraf karelerine.
Şehri bu kadar renkli ve gösterişli yapan bir çok projenin
altında Şeyh Muhammed
Raşid El Maktum’un imzası var. Şehre
girmenizle birlikte her yerde Şeyhin boy boy resimlerini görüyorsunuz zaten.
Uçaktan inip devasa havalimanına girmenizle
birlikte sadelik ve düzen karşılıyor sizi. Valizlerinizi alacağınız bölüme yürüyen
merdivenlerle kolaylıkla ulaşıyor ve sıra beklemeden pasaport kontrolünden
geçip, alandan çıkabiliyorsunuz.
İstanbul’da gece serin bir havada uçağa binip, ılık bir sabaha uyanmak ayrı
bir keyif doğrusu.
Türkiye’de iken havaalanı-otel
transfer işlemlerini yaptırdığım için, kapıda elinde adımın yazılı olduğu tabela
ve güleryüzüyle beni karşılayan acenta elemanın peşi sıra aracımıza
ilerliyoruz.
Çok erken saatte otelde olmama ve check-in saatleri 14:00
olmasına rağmen öncelik sağladılar. Ben kahvaltı yaparken odam hazırdı.
Kaldığım beş gece boyunca otelin servis
kalitesi, personelin ilgisi mükemmeldi. İkinci günden sonra kırkyedi kat ve dörtyüzdokuz
odalı bu kocaman otelde Pakistan’lı restaurant şefinin adımla hitap etmesini de
unutamayacağım. Müşterilerine bu kadar hakim bir otelde
olmak beni şaşırttı doğrusu.
Dubai Metrosunu çok sevdim
Çünkü yerin üstünde! Defalarca gittiğim Paris ve
Londra’da hem pratik ve hızlı, hem de
ekonomik olması nedeniyle kullanmak zorunda kaldığım, yerin yedi kat değil yedi
bin kat altına girdiğim hissine kapıldığım metrolardan sonra, Dubai metrosu
benim için harikaydı. Metro istasyonu içinde dakikalarca yürümeden, girişin
hemen yanındaki asansörle ulaştığınız klimalı kompartımanlarda şehri izleyerek
yolculuk yapıyorsunuz. Kentin farklı bölgelerinde yer alan iş görüşmelerim
nedeniyle metroyu kullanmanın avantajını yaşadım. Özellikle iş çıkışı saatlerinde
şehri boydan boya geçen Sheikh Zayed caddesindeki yoğun trafik akışından
kurtulmanın tek yoluydu Dubai metrosu.
Sık sık taksi de kullanmak durumunda kaldım ama doğrusunu söylemek gerekirse beş taksiciden sadece biri
verdiğim adresi biliyordu. Adresle birlikte telefon numarasını da veriyorsunuz
ki arayıp bulabilsinler. Nerede İstanbul’un taksi şoförleri; değil bölge, şehrin
sokaklarına kadar bilenleri vardır.
Metroda Gold Klas Bilet
Metro kartı almak için parayı
uzattığımda gişedeki yetkilinin ‘’Gold klas mı, silver klas mı?” sorusuna
şaşırdım; metroda da gold klas mı olurmuş diye. Evet varmış. İlk kompartman. Bu
bölüm gold klas müşterilerine ayrılmış. Beş gün boyunca defalarca kullandığım
seyahatlerimin birinde dalgınlıkla bu kompartımana bindim. Yanlış bindiğimi hemen farkettim ama
inmedim de. Mavi deri koltuklar ve
bomboş. İstediğin yere otur. İnerken herhangi bir görevliye yakalanmadığım için
cezasını bilmiyorum.
İkinci kompartıman kadınlar için. Burada yolculuk çok
keyifli. Birbirinden çok farklı ama birarada kadınlar. Hepsini baştan aşağı inceliyor
ve kendi kendime gülümsüyorum. Bu anın fotoğraflarını çekmek geliyor içimden ama
hangi birinden izin alayım?
Peçelerinin ardında, sadece gözleri dünyaya açık kadınların
yanı başında, omuzları ve belleri açık Avrupalı genç kızlar, zaten uzun olan boylarını
daha da uzatan topuklu ayakkabılarıyla Dubai’ye tepeden bakan iki Rus kadın,
onların hemen yanında kısa boylu çekik
gözlü bir teyze, rengârenk giysileri ve bilekten dirseğe kadar altın takıları ile
koltuğa gömülmüş Hindu bir kadın. Biri kucağında bir eline yapışmış iki miniği
zaptetmeye uğraşan sarı benizli annenin hemen arkasında, iri dudaklı, kalkık
burunlu bembeyaz dişleri ile kahkaha atan Afrikalı bir başka kadın. Bir
kompartmanda, bir dakika içinde dünyanın tüm renklerini bir arada izlemek … En güzeli
de hepsinin ortamla barışık olması. Ah keşke fotoğraflarını çekebilseydim, gerçekten
müthiş kareler olurdu.
Dubai Marina
Dev bir şantiye alanı olarak hatırladığım Dubai Marina şimdi
ışıl ışıl, cıvıl cıvıl. Genellikle expatların yaşadığı bu bölgede mortgage krizinden
sonra ev fiyatları oldukça düşmüş.
Bir akşam yemeğimi zincir otellerden birinin üst katında
bulunan şık bir restaurantta yedim. Birini gözlerini bağlayıp Dubai’ye getirseniz
ve bu restaurantta gözlerini açsanız mümkün değil hangi ülkede olduğunu tahmin
edemez. İtalyan mutfağı sunan bu restaurantın barının bir köşesinde İngilizler,
diğer köşede Araplar, Hintliler, dış mekânda da yaklaşık on beş kişilik bir Rus
ekibi kahkahalar atarak yemeklerini yiyor,
içkilerini içiyorlar. Ben açık mekânda yemek yemeyi tercih ediyorum.
Palm
Palm, palmiye şeklinde inşaa edilen adanın olduğu bölgenin
adı. Dünyanın en zenginlerinin bir evi var mutlaka burada. Beş yıldızlı
Atlantis otel ve su parkı bölgenin en çekici eğlence alanı. Palm’ın ucunda
Kempinski Hoteli’nin bahçesinde güneşlenip, sahilinden denize giriyorum. Hava
pırıl pırıl, deniz ılık. Denizin içinden akşam güneşini camlarında yansıtan gökdelenleri
izliyorum.
Hadi güneşi Burj Khalifa’da batıralım
Yaklaşık yirmi dakika sonra 828 metre ile dünyanın en yüksek binası Burj Khalifa’nın birkaç girişinden birindeyiz. Karar verdik güneşi Burj
Khalifa’nın üst katlarından birinde yer alan “At.mosphere”de batıracağız. At.mosphere
bir Bar-Restaurant.Ana girişte bembeyaz
dişleriyle gülümseyerek rezervasyonumuzu soruyor çikolata tenli bir
görevli. Rezervasyonumuz yok ! Yine de “Buyurun” diyor. Ana kapıdan girince otoparka
yönlendiriliyoruz. Otopark girişindeki vale hemen aracımızı alıyor. Asansörle 122.
kata çıkıyoruz. Tam 442 metredeyim. Restaurantın
giriş kapısında upuzun boylu, sapsarı
saçlı bir güzel hanım yine rezervasyonumuzu soruyor. Olmadığını söylüyoruz ona
da. Masalarda boş yer olmadığını ancak bara geçebileceğimizi belirtiyor. Zaten
istediğimiz de buydu.
Güneşin bulutların arasında kayboluşunu uçaktaymışım hissine
kapılarak izliyorum. Birlikte geldiğim dostlarımla sohbet esnasında hava iyice
kararıyor. Ayrılırken manzaradan gözlerimi alamıyorum. Dünya ışıl ışıl.
Sırada Su Gösterileri var
Dünyanın en büyük alışveriş merkezi olan Dubai Mall’ın
otoparkına aracımı park edip , küçük bir şehir büyüklüğündeki alışveriş merkezinin içinden geçip aynı büyük
kompleks içinde yer alan Bahar Al Souk bölgesine geçiyorum. Burj Khalifa’nın önündeki gölün ortasındaki fıskiyelerden yükselen su,
elli katlı bir apartman yüksekliğine
kadar çıkıyor.6600 lamba ve 25 renkli projektörle aydınlatılan Dubai
Fıskiyeleri 218 milyon Usd’a mal olmuş. Günün belli saatlerinde çağdaş dünya
müzikleri eşliğinde devasa bir havuzda sular dans ediyor. Kalabalığın arasına
karışarak, fonda çalan Andrea Bocelli parçasının ritmiyle bir alçalıp bir
yükselen bu muhteşem su şovunu heyecan içinde izliyorum.
Golf Kulüpleri
Zenginlerin yaşadığı Emirates Hills bölgesindeyim. Çölün
ortasında lüks villaları, geniş bahçeleri, bahçelerde begonvilleri ve tertemiz
yollarıyla yemyeşil ve huzur verici bir bölge. Bütün şehirde olduğu gibi burada
da çevrenin yeşilliğini sağlayan su denizden arıtılarak elde ediliyor. Bu
bölgede iki golf kulübü var; Emirates ve
Montgomerie , ikisini de gezdim. Üye değilim ve içerde bir tanıdığım da yok. Kapıdaki
güvenlik noktasına gezmeye geldiğimi söylüyorum. Beni buyur ediyorlar ve içeride
küçük araçlarla Emirates kulübünü geziyorum.
Oğlum için bir golf seti satın aldığım son derece donanımlı bir golf sporu mağazası
da buluyorum hatta. Montgomerie kulübünün girişindeki peyzaja hayran kalıyorum.
Bulunduğum süre boyunca hemen her büyük alışveriş merkezini geziyorum.
Aradığınız her şeyi burada bulmak mümkün.
Hoşçakal Dubai
Günlerim iş görüşmeleri ve şehir gezileriyle geçiyor ve sonunda beni çok güzel
ağırlayan Dubai’den ayrılma vaktim geliyor.
Dubai, gidilmeye ve görülmeye değer bir mimari harikası.
Alışveriş merkezleri, otelleri, marinası, su parklarıyla, en’lerin bir arada
olduğu futuristik bir şehir. En yüksek bina, en lüks otel, en iyi markalar, en
son model arabalar, en pahalı yatlar, en güzel evler...
Hem yaşayanlarını, hem turistlerini memnun eden, çölün
ortasında insan eliyle yaratılmış yapay bir cennet .
Dubai; çölün
kraliçesi …
Ayşe Kaynarcalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder