26 Şubat 2013 Salı

Dubai; çölün kraliçesi …


Seneler önce bir kez daha gittiğim Dubai ile kıyasladığımda bu kez şehir bana daha  eğlenceli ve  düzenli göründü. Yedi yıl önce tüm şehri şantiye alanı olarak adlandırmak mümkündü. Dubai Marinası,  Dubai Mall, Palmiye Adası, Burj Khalife inşaa halindeydi. Hepsi bitmiş. Yeni yapılan projeler yine var ama artık şehir daha bir oturmuş. Eskisi kadar çok inşaat vinci girmiyor fotoğraf karelerine.  
Şehri bu kadar renkli ve gösterişli yapan bir çok projenin altında Şeyh Muhammed Raşid El Maktum’un imzası var. Şehre girmenizle birlikte her yerde Şeyhin boy boy resimlerini görüyorsunuz zaten.  

Uçaktan inip devasa havalimanına girmenizle birlikte sadelik ve düzen karşılıyor sizi. Valizlerinizi alacağınız bölüme yürüyen merdivenlerle kolaylıkla ulaşıyor ve sıra beklemeden pasaport kontrolünden geçip, alandan çıkabiliyorsunuz.  İstanbul’da gece serin bir havada uçağa binip, ılık bir sabaha uyanmak ayrı bir keyif doğrusu.

Türkiye’de iken havaalanı-otel transfer işlemlerini yaptırdığım için, kapıda elinde adımın yazılı olduğu tabela ve güleryüzüyle beni karşılayan acenta elemanın peşi sıra aracımıza ilerliyoruz.

Çok erken saatte otelde olmama ve check-in saatleri 14:00 olmasına rağmen öncelik sağladılar. Ben kahvaltı yaparken odam hazırdı. Kaldığım beş  gece boyunca otelin servis kalitesi, personelin ilgisi mükemmeldi. İkinci günden sonra kırkyedi kat ve dörtyüzdokuz  odalı bu kocaman otelde Pakistan’lı  restaurant şefinin adımla hitap etmesini de unutamayacağım. Müşterilerine bu kadar hakim bir otelde olmak beni şaşırttı doğrusu.

Yedi emirlikten oluşan Birleşik Arap Emirlikleri içinde Dubai en renkli ve zengin olanı. Dubai’nin yerlisi Araplar , dünyanın farklı yerlerinden gelen expatlar, Hintliler, servis sektöründe çalışan Uzakdoğulular, herkes büyük bir uyum içinde yaşıyor bu kozmopolit şehirde. Diğer emirliklerdeki zenginlik petrol gelirlerine dayanmasına rağmen, Dubai’nin gelirlerinin sadece yüzde 8’i  petrol kaynaklı. Ülkenin zenginliği;  finans , turizm ve ticaret merkezi olmasından kaynaklanıyor.  Gümrüksüz alışveriş olanakları nedeniyle bölgede ticaret hep canlı.  Şehrin en lüks otellerinin yer aldığı Jumeriah bölgesinde Burj Al Arab halen Dubai’nin simgesi.

Dubai Metrosunu çok sevdim

Çünkü yerin üstünde! Defalarca gittiğim Paris ve Londra’da  hem pratik ve hızlı, hem de ekonomik olması nedeniyle kullanmak zorunda kaldığım, yerin yedi kat değil yedi bin kat altına girdiğim hissine kapıldığım metrolardan sonra, Dubai metrosu benim için harikaydı. Metro istasyonu içinde dakikalarca yürümeden, girişin hemen yanındaki asansörle ulaştığınız klimalı kompartımanlarda şehri izleyerek yolculuk yapıyorsunuz. Kentin farklı bölgelerinde yer alan iş görüşmelerim nedeniyle metroyu kullanmanın avantajını yaşadım. Özellikle iş çıkışı saatlerinde şehri boydan boya geçen Sheikh Zayed  caddesindeki yoğun trafik akışından kurtulmanın tek yoluydu  Dubai metrosu.
Sık sık taksi de kullanmak durumunda kaldım ama doğrusunu söylemek gerekirse beş taksiciden sadece biri verdiğim adresi biliyordu. Adresle birlikte telefon numarasını da veriyorsunuz ki arayıp bulabilsinler. Nerede İstanbul’un taksi şoförleri; değil bölge, şehrin sokaklarına kadar bilenleri vardır. 

Metroda Gold Klas Bilet

Metro kartı almak için parayı uzattığımda gişedeki yetkilinin ‘’Gold klas mı, silver klas mı?” sorusuna şaşırdım; metroda da gold klas mı olurmuş diye. Evet varmış. İlk kompartman. Bu bölüm gold klas müşterilerine ayrılmış. Beş gün boyunca defalarca kullandığım seyahatlerimin birinde dalgınlıkla bu  kompartımana  bindim. Yanlış bindiğimi hemen farkettim ama inmedim de.  Mavi deri koltuklar ve bomboş. İstediğin yere otur. İnerken herhangi bir görevliye yakalanmadığım için cezasını bilmiyorum.
İkinci kompartıman kadınlar için. Burada yolculuk çok keyifli. Birbirinden çok farklı ama birarada kadınlar. Hepsini baştan aşağı inceliyor ve kendi kendime gülümsüyorum. Bu anın fotoğraflarını çekmek geliyor içimden ama hangi birinden izin alayım?
Peçelerinin ardında, sadece gözleri dünyaya açık kadınların yanı başında, omuzları ve belleri açık Avrupalı genç kızlar, zaten uzun olan boylarını daha da uzatan topuklu ayakkabılarıyla Dubai’ye tepeden bakan iki Rus kadın, onların hemen  yanında kısa boylu çekik gözlü bir teyze, rengârenk giysileri ve bilekten dirseğe kadar altın takıları ile koltuğa gömülmüş Hindu bir kadın. Biri kucağında bir eline yapışmış iki miniği zaptetmeye uğraşan sarı benizli annenin hemen arkasında, iri dudaklı, kalkık burunlu bembeyaz dişleri ile kahkaha atan Afrikalı bir başka kadın. Bir kompartmanda, bir dakika içinde dünyanın tüm renklerini bir arada izlemek … En güzeli de hepsinin ortamla barışık olması. Ah keşke fotoğraflarını çekebilseydim, gerçekten müthiş kareler olurdu.

Dubai Marina

Dev bir şantiye alanı olarak hatırladığım Dubai Marina şimdi ışıl ışıl, cıvıl cıvıl. Genellikle expatların yaşadığı bu bölgede mortgage krizinden sonra  ev fiyatları oldukça düşmüş.
Bir akşam yemeğimi zincir otellerden birinin üst katında bulunan şık bir restaurantta yedim. Birini gözlerini bağlayıp Dubai’ye getirseniz ve bu restaurantta gözlerini açsanız mümkün değil hangi ülkede olduğunu tahmin edemez. İtalyan mutfağı sunan bu restaurantın barının bir köşesinde İngilizler, diğer köşede Araplar, Hintliler, dış mekânda da yaklaşık on beş kişilik bir Rus ekibi kahkahalar atarak  yemeklerini yiyor, içkilerini içiyorlar. Ben açık mekânda yemek yemeyi tercih ediyorum.

Palm

Palm, palmiye şeklinde inşaa edilen adanın olduğu bölgenin adı. Dünyanın en zenginlerinin bir evi var mutlaka burada. Beş yıldızlı Atlantis otel ve su parkı bölgenin en çekici eğlence alanı. Palm’ın ucunda Kempinski Hoteli’nin bahçesinde güneşlenip, sahilinden denize giriyorum. Hava pırıl pırıl, deniz ılık. Denizin içinden akşam güneşini camlarında yansıtan gökdelenleri izliyorum.

Hadi güneşi Burj Khalifa’da batıralım

Yaklaşık yirmi dakika sonra 828 metre ile  dünyanın en yüksek binası  Burj Khalifa’nın  birkaç  girişinden birindeyiz. Karar verdik güneşi Burj Khalifa’nın üst katlarından birinde yer alan “At.mosphere”de batıracağız. At.mosphere  bir Bar-Restaurant.Ana girişte bembeyaz dişleriyle gülümseyerek rezervasyonumuzu soruyor çikolata tenli bir görevli.  Rezervasyonumuz yok !  Yine de “Buyurun” diyor. Ana kapıdan girince otoparka yönlendiriliyoruz. Otopark girişindeki vale hemen aracımızı alıyor. Asansörle 122. kata çıkıyoruz. Tam 442 metredeyim.  Restaurantın giriş kapısında  upuzun boylu, sapsarı saçlı bir güzel hanım yine rezervasyonumuzu soruyor. Olmadığını söylüyoruz ona da. Masalarda boş yer olmadığını ancak bara geçebileceğimizi belirtiyor. Zaten istediğimiz de buydu.

Güneşin bulutların arasında kayboluşunu uçaktaymışım hissine kapılarak izliyorum. Birlikte geldiğim dostlarımla sohbet esnasında hava iyice kararıyor. Ayrılırken manzaradan gözlerimi alamıyorum. Dünya ışıl ışıl.

Sırada  Su Gösterileri var

Dünyanın en büyük alışveriş merkezi olan Dubai Mall’ın otoparkına aracımı park edip , küçük bir şehir büyüklüğündeki  alışveriş merkezinin içinden geçip aynı büyük kompleks içinde yer alan Bahar Al Souk bölgesine  geçiyorum. Burj Khalifa’nın önündeki  gölün ortasındaki fıskiyelerden yükselen su, elli katlı bir apartman yüksekliğine  kadar çıkıyor.6600 lamba ve 25 renkli projektörle aydınlatılan Dubai Fıskiyeleri 218 milyon Usd’a mal olmuş. Günün belli saatlerinde çağdaş dünya müzikleri eşliğinde devasa bir havuzda sular dans ediyor. Kalabalığın arasına karışarak, fonda çalan Andrea Bocelli parçasının ritmiyle bir alçalıp bir yükselen bu muhteşem su şovunu heyecan içinde izliyorum.     

Golf Kulüpleri

Zenginlerin yaşadığı Emirates Hills bölgesindeyim. Çölün ortasında lüks villaları, geniş bahçeleri, bahçelerde begonvilleri ve tertemiz yollarıyla yemyeşil ve huzur verici bir bölge. Bütün şehirde olduğu gibi burada da çevrenin yeşilliğini sağlayan su denizden arıtılarak elde ediliyor. Bu bölgede  iki golf kulübü var; Emirates ve Montgomerie , ikisini de gezdim. Üye değilim ve içerde bir tanıdığım da yok. Kapıdaki güvenlik noktasına gezmeye geldiğimi söylüyorum. Beni buyur ediyorlar ve içeride küçük araçlarla Emirates kulübünü  geziyorum. Oğlum için bir golf seti satın aldığım son derece donanımlı bir golf sporu mağazası da buluyorum hatta. Montgomerie kulübünün girişindeki peyzaja hayran kalıyorum. Bulunduğum süre boyunca hemen her büyük alışveriş merkezini geziyorum. Aradığınız her şeyi burada bulmak mümkün.

Hoşçakal Dubai

Günlerim iş görüşmeleri ve şehir  gezileriyle geçiyor ve sonunda beni çok güzel ağırlayan Dubai’den ayrılma vaktim geliyor.

Dubai, gidilmeye ve görülmeye değer bir mimari harikası. Alışveriş merkezleri, otelleri, marinası, su parklarıyla, en’lerin bir arada olduğu futuristik bir şehir. En yüksek bina, en lüks otel, en iyi markalar, en son model arabalar, en pahalı yatlar, en güzel evler...

Hem yaşayanlarını, hem turistlerini memnun eden, çölün ortasında insan eliyle yaratılmış yapay bir cennet .
Dubai;  çölün kraliçesi … 

Ayşe Kaynarcalı 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder